1 Aralık 2007 Cumartesi

ROBERTO CARLOS TAMAM... ADRİANO SIRADA... TOMBALAK RONALDO! (23 HAZİRAN 2007)

Bugün bizim Emre’nin Babası’nı dükkanında ziyaret ettim. Amacım bir yandan hasret giderirkene öte yandan da artık Fenerli olduğumu kendisine söylemekti. Böylesine önemli bir haberi başkasından değil de benden duysun istemiştim. Nitekim çayımızı kahvemizi içtikten sonra muhabbet ederkene birdenbire baklayı ağzımdan çıkarıp, “Gerçi özellikle sen ve Akşit Bey ağabeyimiz başta olmak üzere herkes çok kızacak ama şunu açık seçik ifade etmek zorundayım ki, Fenerbahçe Roberto Carlos’u transfer etti ya, işte ben o günden beri Fener’i tutuyorum teyzemin oğlu!” deyiverdim.

Bizimki bir şaşırdı, bir şaşırdı; şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacaktı. “Olamaz! Bu da nereden çıktı? Şaka yapıyorsun herhalde. Tamam, şaka yapıyorsun anladık da bu nasıl bir şakadır; bu nasıl bir şaka yapma anlayışıdır babadostu?” diyerek, şaşkınlıkla karışık sitemkar bir söylemde bulundu.

Ben de kendisine şaka yapmadığımı, çok ciddi olduğumu belirterek, olan biteni hiçbir şey saklamadan açık seçik anlattım. Son derece ikna edici olan sözlerim Emre’nin Babası’nı çok etkilemiş olacak ki, benim Fener’e geçmemi anlayışla karşılamakla kalmadı; bir de: “Çok iyi etmişsin be teyzemin oğlu! Senin yerinde ben de olsaydım aynı şeyi yapardım. Bu nedenle seni bu isabetli kararından dolayı tebrik ediyor, bundan sonraki taraftarlık yaşamında başarılar diliyorum. Fenerli olmanın şerefine şu elimde gördüğün Yeni Aktüel dergisinin 31 Mayıs 2007 tarihli sayısını da sana armağan ediyorum ki, senin gibi çiçeği burnunda yeni bir Fenerliye verilebilecek daha güzel bir hediye olamazdı. Bak, yaklaşık 90 sayfası Fener’in 100. yılına ayrılmış. İçinde Fener’in İstanbul’un işgali sırasında işgal kuvvetlerinin takımlarını bileğinin hakkıyla defalarca yenerek İstanbul halkının moralini nasıl düzelttiği, 1923 yılındaki General Harrington Kupası’nı nasıl kazandığı gibi ilginç bilgiler de var. Okur ve bilgilenirsin. Ne güzel!” diyerek dergiyi elime tutuşturdu.

Bu sefer şaşırma sırası bana gelmişti. “Yani, sen şimdi bana kızmadın mı emmimin oğlu?” diye sordum.

Şefkatle gülümseyerek, “Sana niye kızayım ki gardaşım?” dedi. “Sana niye kızayım ki? Bir gün herkes Fenerli olacak nasıl olsa! Bundan kaçış yok yani. Ama şu da var ki, çok önemli bir karar verdiğin için bunu sitede yazarak açıklaman ve site ahalisini de bilgilendirmen doğru olur halamın oğlu. Zaten aylardan beri yoksun ortalıkta. Bu açıklamayı bizzat senden duymak isteriz hepimiz.”

Tabii bu durumda, ben de mecburen bu konuda gerekli açıklamayı yaparak tüm arkadaşlarımı bilgilendirmenin şart olduğu sonucuna vardım. Evet arkadaşlar, bilindiği gibi birkaç aydan beri siteden, Gençlerbirliği ve Ankaragücü maçlarından uzak kaldım. Bu arada televizyon ve gazetelerde her zaman çok büyük bir yeri ve haber değeri bulunan ve 100. yılında lig şampiyonu olan Fenerbahçe'nin bu büyük başarısına ilişkin yoğun haber ve yorumların da etkisiyle birazcık Fenerbahçe'ye meylettim. Hele transfer döneminde Türkiye'de hiçbir kulübün transfer edemeyeceği Roberto Carlos gibi bir yıldızı transfer edip, hem de stadyumda imzayı attırınca, arkasından bir de “Roberto Carlos Show” yaptırınca, “İşte, ben böyle bir kulübün taraftarı olmalıyım. Benim özlemlerimi, Türkiye’de ancak Fenerbahçe gibi bir kulüp giderebilir!” diyerekten Fenerbahçe taraftarlığına transfer oldum ben de. Şimdi büyük başkanımızdan beklentim Adriano'nun da bir an önce Fenerbahçemiz'e kazandırılması ve takımın yurt dışında yapacağı kamp çalışmalarına katılarak Osnabruck İdmanyurdu, Bochum (af edersiniz) Yıldızspor, Kölün Türkgücü gibi güçlü takımlarla yapacağı hazırlık maçlarında oynaması; gol üstüne gol atması... Bu maçları da D-Smart’tan canlı olarak izleme olanağı bulacağız ki bu da önemli bir kazanım bizim için. Eee, Fenerium'da peynir ekmek gibi satılacak olan Roberto Carlos formalarından biri de yakışır bize yani. Ama Adriano'yu transfer edersek, belki de Adriano'nun formasını alırım, belli olmaz. Büyük başkanımız Ronaldo’yu da almak istemiş ama Ronaldo gelmemiş. Gelmezsen gelme lan! Pek lazımdın sanki! Yiyip yiyip şişmişsin, tombalak sen de! Ne yapacağız senin gibi tombalağı! Zaten gelsen de oynayamazdın kine!

Bu arada büyük başkanımız Gençlerbirliği'nden Mehmet Çakır'ı da istemiş. Başkanımızın Alex'e benzettiği Mehmet Çakır için İlhan Cavcav 5.000.000 euro fiyat biçmiş. Cavcav’a bak la! Bu kadar da olmaz yani. Fenerbahçemiz, büyük başkanımız parayı sokaktan mı topluyor kardeşim? Ne bu böyle? Neyse, Roberto Carlos’u getiren uçaktan çıkan Gençlerbirliği başkan vekili Tarık Bey, Cavcav’ı yumuşatıp sonradan biraz indirim yaptırır nasıl olsa. Dolayısıyla Mehmet Çakır da büyük bir ihtimalle seneye bizde oynayacak. Vederson'u da almışız ki, Çakır da gelirse takım bayağı iyi olacak.

Ankara'daki Fenerli arkadaşlarla da konuştuk. Bu sezon maçları atkı ve formalarımızla Dikmen'deki Platin'de, 150 ekran dev televizyonda izleyeceğiz. Mehmet Çakır’ı da alırsak maçları Platin’de izlerkene, Ankaralı Fenerli arkadaşları “ÇAK ÇAK ÇAK ÇAKIR!” diye bağırtırım; bu konuda deneyimliyim ne de olsa. Gerçi Çakır Fener’e gelirse Gençlerli arkadaşlar kızarlar ama ne yapalım, futbol bu!

Bu arada, sakın yanlış anlaşılmasın; Gençlerbirliği ve Ankaragücü’ne olan sempatim devam ediyor. Ankaragücü ve Gençlerbirliği taraftarı arkadaşlar, Anadolu takımlarıyla yapacakları maçlara davet ederlerse, onlardaki fazla kombinelerin –tabii yönetim kombine çıkartırsa- boşa gitmemesi için arada sırada izlemek için gelebilirim yani. Gençlerli ve Ankaragüçlü arkadaşların çektiği eziyetlere bir Ankaralı Fenerli olarak üzülüyorum ama elimden bir şey gelmiyor ne yazık ki. Biraz daha aktif olur, biraz daha uğraşırlarsa sorunların bir kısmını çözebilirler belki.

Neyse, bırakalım şimdi bu sıkıcı konuyu da gelelim kadromuza… Alex, Dievid, Edu, Roberto Carlos, Adriano, Vederson, Mehmet Aurelio, Appiah, Mehmet Çakır ve daha kimler kimler… Vay anam vay! Kadrodaki futbolculara dikiz yahu! Var mı böyle bir kadro be! Hele bir de yabancı kısıtlaması kalkarsa, var ya, gel keyfim gel! Bu sezon Şampiyonlar Ligi kesin bizim! Bu kadar kesin konuşuyorum ve aha şuraya yazıyorum işte! Var mı daha ötesi?

Yalnız şu Cimbomlulara çok kafam bozuldu.

Neden?

Çünkü Ali Sami Yen’deki son maçta Fener’i alkışlamadıkları gibi ortalığı da tarumar ettiler. Oysa Fenerli taraftarların maçlarda hep söyledikleri bir tezahürat vardı: “EN BÜYÜK FENER… ŞAMPİYON FENER… ALKIŞLAYIN ULAN İNEKLER!” Buna karşılık siz ne diyordunuz? “EN BÜYÜK FENER… ŞAMPİYON FENER… GÜLDÜRMEYİN ULAN İNEKLER!” Peki, sonunda ne oldu? Fener şampiyon oldu. Demek ki neymiş? Ama görür onlar. Dikmen'deki Platin’de, dev ekranda izleyeceğimiz ilk Cimbom derbisinde “EN BÜYÜK FENER… ŞAMPİYON FENER… ALKIŞLAYIN ULAN İNEKLER!” diye bağıracağız. Geçen gün bizim Roberto Carlos da imzayı atarkene “EN BÜYÜK FENER… ŞAMPİYON FENER…” dedi, gerisini getiremedi. Ama yeteri kadar Türkçe öğrenince gerisini de getirecek; hiç merak etmeyin arkadaşlar.

Bir de var ya, bu Cimbomlular Alpet reklamına da çok bozulmuşlar tamam mı? Hani efsane başkanımız Ali Şen, benzini bittiği için yolda kalan Cimbomlu gençlere yardım edip, arabalarına Alpet’ten benzin koyduruyor da Cimbomlu gençler de “KİM KOYARSA KOYSUN… ALLAH RAZI OLSUN… TOROJET KOYANA… CANIM FEDA OLSUN… CANIM FEDA OLSUN… OOOOO!” diye tezahürat yapıyorlar ya. O reklam işte. Neymiş efendim, Cimbom’u aşağılıyormuş. Ne var bunda la? Efsane başkanımızın yüreği dayanmamış, Cimbomlu gençlere yardım etmiş. Özhan Canaydın olsa yapar mıydı bu yardımı? Ha, yapar mıydı? Tabii canım, tabii canım! Lafla dedem de yapardı. Adamın kendi kulübüne hayrı yok la! Nerede kaldı ki Cimbomlu gençlerin arabasına Torojet koyduracak! Ama bizim efsane başkan öyle mi? Hiç ikiletmeden Torojet’i koyduruverdi valla!

Neyse, çok kızdığım ve üzüldüğüm bir konu daha var. Onu da söyleyeyim de içimde kalmasın. Yahu bu Rüştü, Mehmet Yozgatlı, Ümit, Serkan, Tuncay nasıl adamlar la? Bunlar nasıl Fenerli la? Parayı görünce bırakıverdiler koca Fener’i. Hele o Rüştü! La oğlum, sen bu takımın kaptanlığını yapmış bir adamsın la! Bu kadar kolay mı çekip gitmek? Yok Zico Rüştü’yü üçüncü kaleci yapacakmış da, yok bilmem neymiş de. Çalış, formayı kap, oyna goçum. Koskoca Fener bu. Formasını giymek kolay değil tabii. Aklınca Fener’in kalecisiz kalacağını hesaplıyorsun değil mi? MUAHHAHAHAHAHAHA! Biz en iyi kaleciyi alırız aslanım. Sen keyfine bak. İstesek Zubizaretta’yı bile getiririz. Ya Tuncay? O da sapıtmış, İngiltere’de oynayacağım diye gezip duruyor ortada. Hepsi hain bunların la, hepsi hain valla! Ama farkında olmadıkları bir nokta var. Bunların gidişinden Fener’in kazancı tam 5,8 milyon euro! Bugünkü gazetede okuduğuma göre bu kadar parayı vermekten kurtuluyoruz. Büyük başkan, o paraya yıldız bir santrfor daha getirecekmiş. Helal olsun sana büyük başkan, helal olsun!

Bu arada Beşiktaş da bizim safraları toplaya toplaya bitiremedi yahu! Hani var ya, birkaç futbolcumuzu daha alsalar, Mustafa Denizli’nin şampiyon yaptığı Fener’in kadrosu komple Beşiktaş’a geçmiş olacak. O takımın başına bir de Mustafa Denizli’yi getirdin mi tam nostalji takımı olur valla. MUAHHAHAHAHAHAHA!

Tabii, artık Fenerli olmuş bir Ankaralı olarak yalnızca Cimbomlulara ve Beşiktaşlılara kızmıyorum. Fenerbahçe’nin Kadıköy’de Denizlispor’la berabere kaldığı maç sonrasında “YÖNETİM, BU TAKIM SENİN ESERİN!” diye tezahürat yapan bazı nankör Fenerlilere de kızgınım. Bu takım tabii ki yönetimin eseri, başka kimin eseri olacak? Maçları kazanırken iyiydi, öyle değil mi? Nankörler!

İşte böyle. Fenerli olmak da kolay değilmiş be kardeşim! Medyada doğru yanlış, yerli yersiz bir sürü haber çıkıyor. Meşgul oluyor insanın kafası yani. Şimdi daha iyi anladım Fenerli arkadaşların ikide bir niye “Herkes Fenerbahçeli olamaz. Fenerli olmak bir ayrıcalıktır!” dediğini. Evet, arkadaşlar gerçekten de öyle. Herkes Fenerli olamaz! Neden? Çünkü Fenerli olmak kolay değil de ondan. Ama beri yandan da 73 milyonluk ülkede 35 milyon taraftarı bulunan bir takımın taraftarı olma ayrıcalığını elde eden şanslı insanlardan biri de sen oluyorsun. Bu da az şey değil yani. Bir de şu önemli söz var ki onu da belirtmeden geçmeyelim burada: “Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak!” Evet, Fenerli olduktan sonra ben de yürekten inandım bu söze.

Neyse Fenerli olduk ya artık. Aynı zamanda Gençlerbirliği üyesi de olan iyi bir Ankaralı Fenerli olarak en önemli hedeflerimden biri, yönetimdeki büyüklerimizin yolundan gidip, ileride Gençlerbirliği yönetimine girmek olacak. Bir aksilik olur da Gençlerbirliği yönetimine giremezsem, ben de Ankaragücü’ne üye olup, onun yönetimine girerim. Kendisi de iyi bir Fenerbahçe üyesi olan Ankaragücü başkanı Cemal Aydın sanırım bir kolaylık gösterir bu konuda. Ben de altında kalmam canım, bir Ankaragücü yönetim kurulu üyesi olarak Fener’e elimden geldiğince hizmet etmeye çalışırım yani. İnşallah bir gün ben de İspanya’dan, Brezilya’dan Fener’e transfer ettiğimiz futbolcularla birlikte uçaktan ineceğim. İmza törenlerine katılacağım. Allah o günleri bana da gösterecek. Kim bilir, belki de İlhan Cavcav ile büyük başkanımızı barıştırmak ya da Cemal Aydın’ı Fener’in disiplin kurulundan kurtarmak ve Fener’in Ankaragücü ile içeride-dışarıda oynadığı bütün maçlarda çubuklu formayı giymesini sağlamak da bana nasip olur. Olur mu olur! İlk adımı attım çünkü. Gerisi nasıl olsa gelir.

Ne yalan söyleyeyim, çok mutluyum, çok! Bunu niye şimdiye kadar düşünememişim de her sezon eziyet üstüne eziyet çekmişim hayret ediyorum doğrusu!

23 Haziran 2007

Hiç yorum yok: